DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
ALTIN 2.496,260,50
BITCOIN 2085627-0,88%
Hatay
10°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Mehmet Çardak

Mehmet Çardak

28 Ocak 2023 Cumartesi

Hasta Hakları ve Sağlıkta Dönüşüm

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sağlık, sağlık hizmetleri veya sağlık hizmeti; insanlarda hastalık, rahatsızlık, yaralanma ve diğer fiziksel ve zihinsel bozuklukların önlenmesi, teşhisi, tedavi yoluyla sağlığın korunması veya iyileştirilmesidir.

Sağlık hizmetleri, sağlık profesyonelleri ve ilgili sağlık kuruluşları tarafından verilmektedir.

Türkiye’de sağlık sistemi sorunsuz olmadığı gibi, aksine ciddi sorunları içinde barındırmaktadır. Bunları özetle şöyle açıklayabiliriz: AKP iktidarları döneminde sağlık hizmetleri hem özelleştirilmiş hem de ticarileştirilmiştir. Yeni tür sağlık hizmeti sırasında sağlığın, tıbbın, hekimlik mesleğinin kuralları değil, daha çok kazanç sağlamaya yönelik ticari kurallar öncelenir ve izlenir hale gelmiştir.

Sağlık hizmetinde asli rol hekimlerde olsa da, günümüzde hekimler, ticari kurallara göre çalışmaya zorlanmakta ve ticari kuralların gereğini yapmak zorunda kalmaktadır.

Çünkü değiştirilen yasalar, hatta dayatmalar, özendirmeler, hekimlerin özelleştirilmiş kurumlar içinde ve çok para kazanmalarını sağlayacak şekilde çalışmalarına izin vermektedir. Sağlık hizmetleri, ticari anlayışa yönelik olarak kurgulanmaktadır.

Elbette çok para kazanmak suç, ayıp ya da günah değildir. Yine de sağlık hizmeti ticaretin uygulama alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Sağlık hizmeti, tıbbın ve hekimliğin kurallarına göre sunulmalıdır.

Sağlık sektöründe yaşanan olumsuzluklar, hükümetin sağlık politikasının yanlışlarından kaynaklanıyor. Sağlık hizmetlerinki yanlışları görmek hastalara düşüyor. Hasta hakları önem arz ediyor. Hastalar haklarının peşine düşerse, ancak ‘sağlıkta dönüşüm’ mümkün hale gelebilir.

Örneğin; Özel hastanelerde yaşanan çok yanlışlar var: özel hastanelerde muayene olamayan hastalar, sosyal güvencesi olan emekliler bilirler. Herhangi bir özel hastaneye gittiğinizde muhtemelen sizden fazla para alırlar.

Oysa Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile (SSK, BAĞ-KUR, Emekli sandığı gibi) anlaşması olan özel hastanelerin alması gereken para belli ve çok az bir miktar…

Aynı zamanda teşhis aşamasında istenen tahlil, film, röntgen gibi işlemler için ise, 1 kuruş bile talep edemezler. Bütün bunlara rağmen eğer sizden gerek muayene gerekse tahlil veya filmler için para istenirse, ödemenizi kredi kartı ile yapmanızda fayda var.

Ayrıntılı fatura isteyin ve mutlaka alın!

Muayene ve tedavinizi olup da işiniz bitince elinizdeki belgelerle her hastane içinde bulunan ‘Hasta Hakları’ veya ‘Müşteri İlişkileri’ bölümüne giderek, sizden fazla tahsil edilmiş olan parayı talep edin.

Mutlaka eveleyip geveleyecekler! Konudan gerçekten haberiniz var mı yok mu? Onu anlamaya çalışacaklar.

Sakın geri adım atmayın!

Eğer paranızı geri vermezlerse Sosyal Güvenlik Kurumu’na şikâyet edeceğinizi söyleyin…

Sosyal Güvenlik Kurumu’na şikâyet durumunda her işlem başına büyük miktarda ceza ödemek durumundalar. Ve onlar bu cezayı ödemek yerine emin olun size paranızı seve seve geri vereceklerdir.

Sakın! Bir daha aynı hastaneye gitmekten de çekinmeyin! Mademki SGK ile anlaşmaları var, kurallara uymalara gerektiğini bilsinler. İşlerine gelmiyorsa SGK ile anlaşmayı feshetsinler…

Bunu da onlara söyleyin!

Benim görevim, özel hastanelerde yaşanmış yanlışları sizlere duyurmaktan ibarettir. Çünkü zulme sessiz kalmak da zalimliktir…

Ben sessiz kalırsam, sen sessiz kalırsan, tüm hastalar sessiz kalırsa; sağlıkta dönüşüm nasıl sağlanacak? Sağlık kurumları, sağlık hizmeti almak için gelen kişilere ‘hasta’ yerine ‘müşteri’ gibi davranmamalıdır! Hastalar da haklarını aramalıdır…..

Devamını Oku

Liyakatli Gümrükçüler

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dünya Gümrük Örgütü (DGÖ) Gümrük İşbirliği Konseyi’nin ilk toplantısını yaptığı 26 Ocak günü, DGÖ üyesi ülkelerde ve Türkiye’de ‘Dünya Gümrük Günü’ olarak kutlanıyor. Bu ay, 26 Ocak’ta da kutlanacak.

DGÖ tarafından, yıllardır ve her yıl gümrükler konusunda o yılın sloganı olarak benimsenmek üzere, farklı bir tema belirleniyor. Yıl boyu bu tema konusunda farkındalığın artırılması amacıyla seminer, eğitim gibi çeşitli etkinlikler düzenleniyor ve Dünya Gümrük Günü kutlamalarında bu temaya vurgu yapılıyor.

DGÖ tarafından o yılın belirlenen teması kapsamında başarılı çalışmalarda bulunan gümrük idaresi çalışanları ile iş dünyası temsilcileri, girişim ve çabalarının takdir edilmesi amacıyla DGÖ ‘Liyakat Sertifikası’ ile ödüllendiriliyor.

Bu yılda Dünya Gümrük Örgütü’ne üye ülkelerce her yıl 26 Ocak’ta kutlanan ‘Dünya Gümrük Günü’ çerçevesinde, DGÖ tarafından 2023 teması belirlenmiştir. Bu yılın teması, geleceğin gümrük çalışanlarını  destekleme, bilgi paylaşımını teşvik etme ve küresel gümrük topluluğuna aidiyet duygusunu artırma çabalarına atıfla ‘Gelecek Nesli Yetiştirmek’ olarak belirlenmiştir.

Bu doğrultuda, Ticaret Bakanlığı – Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nce Gümrük Müşavirleri Derneklerine yazı gönderilerek; adaylarının 26 Aralık Pazartesi gününe kadar kendilerine iletilmesinin istenildiği bilinmektedir. Ancak, İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği’nce (İGMD), anılan Genel Müdürlüğün bu duyurusunun üyelerinden saklandığı ve kendi yönetimleri içinde paylaşıldığı da bilinmektedir.

Nitekim gelişen süreçte İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği’nce, 2023 yılı DGÖ Liyakat Sertifikası’na İGMD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Keskin’in, bizzat kendi isteğiyle ikinci kez aday gösterildiği öğrenilmiştir.

Oysa Serdar Keskin, diğer İzmir, Mersin, Bursa ve Ankara Gümrük Müşavirleri Dernek Başkanlarıyla da aralarında anlaşarak kendisinin aday gösterileceğini duyurmuştu. Hâlbuki Ankara Gümrük Müşavirleri Derneği’nce, İGMD Başkanı Serdar Keskin’in ikinci kez aday gösterilmesinin etik ve hakkaniyete uygun bulunmadığı için, Ticaret Bakanlığı – Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ne kendi adaylarının isminin bildirildiği duyumu alınmıştır.

Aslında İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği Tüzüğü’nün 1. Maddesi’nde, derneğin kuruluş amacı ve dernek yönetiminin asli görevi açıkça belirtilmiştir. Dernek yönetiminin asli görevi; mensuplarının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, gümrük müşavirliğinin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere, meslek disiplini, saygınlığı ve ahlakı korumaktır. 

Peki, dernek yönetimi ne yapıyor? Asli görevinin dışına çıkarak; DGÖ Liyakat Sertifikası almaya layık görülen Gümrük Müşavirlerinin tespiti yapılırken, objektif kriterleri göz önüne alarak hakkaniyet içinde davranılıyor mu? Yoksa meslek mensuplarısürü olarak mı görülüyor? Mesleki kariyeri korumaları gerekirken, tamamen kişisel tercihlerle mi seçim yapılıyor? İGMD yönetim Kurulu Başkanı, neden kendisini ikinci kez DGÖ Liyakat Sertifikasını almak için aday gösteriyor? Sertifikaları çoğaltmanın ona faydası ne? Aslında bir şeye sahip olmak değil, layık olmak önemlidir.

Nitekim 2014 yılında İGMD Yönetim Kurulu Başkanı Turhan Gündüz, 2017 yılında da İGMD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Keskin bu sertifikaya sahip olmuşlardır. Asıl mesele, sahip olduklarına layık olabilmektir. Layık olmadan kazanılan, müstahak olmadan kaybedilir.

Çünkü Liyakat,  “….layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik…” demektir. Arapça kökenden gelen kelime olarak ‘liyakat’, layık olma manası taşımaktadır. Liyakat sahibi olmak ise; bir kişinin ona verildiği iş ya da amaç üzerinden o işe bağlılığını, yeterliliğini ve uygunluğu ile yaraşırlığını gösteren bir tabirdir. Örneğin; liyakat göstermek, bir işte başarı göstermek anlamını taşımaktadır. Her hangi bir işte yeterlilik, uygun ve elverişli olmak, liyakat sahibi anlamına gelmektedir.

İGMD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Keskin, kendi istek ve arzusu ile ikinci kez DGÖ Liyakat Sertifikası’na aday gösterilmiştir. Hayırlı olsun! Her 26 Ocak’ta kutlanacak Dünya Gümrük Günü’nde dağıtılacak tüm sertifikalar Serdar Keskin’in olsun. Ama DGÖ Liyakat Sertifikası’na aday gösterilmek için illa ki dernek başkanı mı olmak gerekiyor? Dernek Başkanı Serdar Keskin liyakatli de 2 binin üzerindeki Gümrük Müşaviri liyakatsiz midir?

Peki, İGMD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Keskin, kaç dönemdir dernek başkanlığı yapıyor. Genel Kurulun ona verdiği ve onun üstlendiği asli görev bellidir.  Yıllardır Gümrük Müşavirleri Odası’nın kurulmasını sağlayamayan İGMD yönetim Kurulu Başkanı’nın başarısı hangi kriterlere göre değerlendiriliyor ve kim değerlendiriliyor? Bir kişinin liyakati, yani DGÖ Liyakat Sertifikasına layık olduğu nasıl değerlendiriliyor? Yıllardır Gümrük Müşavirlerini kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu şeklinde örgütleyemeyen biri nasıl başarılı sayılabiliyor?

Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Keskin ve ayni zihniyettekiler;  kamu için bir nesil yetiştirmiyor, onlar özel sektör için ucuz emekçi yetiştiriyor! Gümrükleme hizmetleri ticarileştiriyor. Gümrük hizmetleri mevzuata göre değil, ekonomik ve siyasi yönden güçlü olanlar ve Gümrük camiasının önde gelenleri tarafından oluşturulan gelenek ve göreneklere göre yürütülüyor. Gümrük kapıları, rant kapıları haline dönüştürülmüştür.

Öyle mi, değil mi?

Gümrük’te geleceğin nesli hangi amaç için ve hangi kriterlere göre yetiştiriliyor? Gümrükleme sektöründe liyakatin kriterleri nelerdir? Ahlakın tanımı ne? Bu konularda T.C. Ticaret Bakanlığı üst yönetimi ve İGMD yönetimi lütfeder de açıklarsa,  Gümrük Müşavirleri olarak hep birlikte öğreneceğiz!

Devamını Oku

Türkiye’de Emekli Yoksulluğu

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Emeklilik, hayatlarını çalışarak sürdüren kişilerin yaşlılık dolayısıyla çalışamayacağı varsayılıp planlı bir şekilde çalışmayı bırakmasıyla başlayan durumlarına verilen isimdir. Bu kimselere ‘emekli’ veya ‘tekaüt’ denir.

Hayatlarını sürdürmek için gereken gelir çalışarak kazandıkları maaş yerine emeklilik amacıyla önceden oluşturulmuş fonlar kullanılır. Bu fonlar, içinde hayatlarını geçirdikleri devletler tarafından, çalıştıkları iş yerleri tarafından veya şahısların kendileri tarafından oluşturulmuş olabilir. Bazen her üç türden birçok fon ayni kişinin emekliliğini amaçlar.

Çalışmadan yaşayabilmek için gerekli para emekliye genellikle sürekli bir gelir olarak, bazen yüklü bir ödeme olarak, bazen de bunların bir karışımı olarak ödenecek şekilde düzenlenir.

Emeklilik gelirleri bazen çalışanlardan toplayıp, o sırada emekli olanlara dağıtılarak, bazen her kişinin çalıştığı süre içinde çalışma gelirinin bir kısmıyla biriktirilip emekliliğinde sadece bu kendinden birikenlerden ödenecek şekilde olur.

Kaba hesapla hayatın üçte birinin hayata hazırlık, üçte birinin çalışmak, son üçte birinin de emeklilik olduğunu varsayarsak, emeklilik fonları çok uzun sürede biriktirilip, gene çok uzun sürede eriyeceği, var oldukları sürece güvenilir ve iyi gelir getiren faaliyetlerde kullanılarak ayrıca büyümeleri amaçlanacağı için ekonomik hayatta önemli ve süreklilik sağlayan bir yatırım kaynağıdırlar.

Bu uzun süreli yatırım özelliği ve dolayısıyla faizin faizi faktörünün ağır basması yüzünden kişinin emeklilik fonunun oluşturulması ile ilgili detaylar konusunda erken farkındalığı ve iyi gözetimi, iyi bir emeklilik gelirine ulaşmak bakımından büyük önem taşır.

Her yaşın bir güzelliği olduğu gibi yaşlılık da hayıtın en güzel yanlarındandır. Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakma hakkı yoktur.

Türkiye genelinde 8 milyon 618 bin işçi emeklisi, 2 milyon 718 bin esnaf emeklisi ve 2 milyon 389 bin memur emeklisi olmak üzere toplam 13 milyon 722 bin emekli aylığı alıyor.

Emeklilikte yaşa takılanlarda (EYT) ciddi bir hak gaspı vardı. EYT’lilerin örgütlü ve haklı mücadelesi nihayet zaferle sonuçlandı. Milyonlar iktidardan emeklilikte yaş sınırının kaldırılmasını bekliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan,  28 Aralık 2022 günün akşamı 2 milyon 250 bin çalışana emeklilik hakkı verildiğini açıkladı. Artık EYT düzenlemesinde yaş sınırı olmayacak. Yapılan düzenleme yaş sebebiyle emeklilik bekleyenleri kapsıyor. 8.9.1999 tarihi öncesi sigortası başlayan emekli olabilecek. Ancak, bu düzenlemenin Meclis’te en kısa sürede yasalaşması geriyor. Böylelikle mevcut emeklilere 2 milyon 250 bin EYT’liyi de eklemek gerekiyor. Ancak, EYT düğümü tamamen çözülmüş değil; halen çözüm bekleyen sorunları var.

Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan emeklilerin Ocak – Haziran 2023 döneminde alacağı zam oranını %25 olarak açıklamıştır. Böylece en düşük emekli maaşı 3.500 TL iken 4 bin 375 TL olmuştur.  En düşük emekli maaşı asgari ücretin altında kalmıştır. Aslında Türkiye’de emeklilerin çoğunun aylığı asgari ücretin altındadır. Böylelikle Cumhuriyet’in 100. Yılında  emekliler yine açlığa mahkûm edilmiştir.

Prof. Dr. Duran Bülbül Hocamızın görüşlerine göre;  EYT’de yaş engelini kaldırmadan ve emeklilere zam yapmadan önce; siyasi iktidarın emekli aylığı bağlama oranını 2000 öncesi gibi %70’e yükseltmesi gerekiyor. 2008’e kadar aylık bağlama oranı %55 iken, bu aylık bağlama oranı %35’e düşürülmüştür.  Milyonlarca emeklinin yoksulluğa ve açlığa mahkûm edilmesinin bir nedeni de budur.

Emeklileri fakirleştirerek emekli edilmesi, emekli olduktan sonra insanların ucuz işgücü ve sosyal güvenlikten yoksun çalışmasına devam etmesi demektir. Bu da emek sömürüsünün farklı bir uygulamasıdır.

Hiç lamı cimi yok. Emeklilerin hakları tastamam verilmelidir. En düşük emekli maaşı, asgari ücret seviyesine yükseltilmelidir. Hatta en düşük emekli maaşı asgari ücrete endekslenmelidir. Emekliler için intibak yasası çıkarılmalı ve emeklilikte aylık bağlama oranları arasındaki eşitsizlik ve adaletsizlik giderilmelidir.

Çünkü insan ömrü bir masal gibidir. Ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel yaşandığı önemlidir!

Devamını Oku

CHP’de Parti içi Demokrasi

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Artık iyice anladım ki, milletimizin demokrasi ile kan uyuşmazlığı var! Demokrasi önünde en büyük engel parti içi demokrasi anlayışının olmayışıdır.

Şöyle ki, siyasal partiler bir hizip tarafından ele geçiriliyor. Ondan sonra parti içi demokrasi rafa kaldırılıyor. En ufak karşı görüş ifade edenin defteri dürülüyor. Demokrat bir tartışma açmak isteyenlerin üzerine çullanılıyor, siyaset mühendisliğine soyunmayla suçlanıyor.

Mesela: Yıl 2014. Türkiye’de cumhurbaşkanı seçilecek. Sosyal demokrat nitelikli ve adında “Cumhuriyet, halk, laiklik…” gibi demokrasinin üç ana ögesine yer vermiş partide ortaya çıkan aday yok.

Bir sabah kalkıyorsunuz,  ‘Ekmeleddin İhsanoğlu’ diye birisi CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmuş.

En az 10 milyon taraftarı olan partide ‘Ekmeleddin İhsanoğlu’ adını duyan yok. Adayın belirlenmesinde bırakın 10 milyonu bin kişinin katkısı, paylaşımı yok.

Sonuç ne? Fiyasko!

Bu fiyaskonun perde arkasında ipler kimin elindeydi?

Parti yönetiminde fiyaskonun sorumlusu kimdi?

Nasıl bir fatura ödedi?

Biliniyor ama tartışılmıyor!

Yıl 2018: Türkiye’de yine cumhurbaşkanı seçimi var. Yine aday belirlemede demokratik bir süreç yok. Duruma belirsizlik, şaşkınlık hâkim.  Pat diye ‘Muharrem İnce’ partinin adayı oluveriyor.

Seçim kampanyasında partinin desteği arkasında mı değil mi belli değil.

Sonuç: Başarısız!

Partide herkes birbirini suçluyor.

Parti taraftarları aktör değil, seyirci…

2023’te yine cumhurbaşkanı seçimi var. Cumhurbaşkanı adayını 6’lı masa belirleyecek deniliyor. Yani 6 parti lideri.

Peki, CHP’nin 10 milyonu aşkın destekçisi ne düşünüyor? Parti üyesi, delegesi olmak ne işe yarıyor?

Soran yok!

Partinin babası var. Her şeye ben karar veririm havası…

Peki, 10 milyon destekçi koyun sürüsü mü?

Partide sesini çıkarmak, tartışma açmaya cüret etmek, cesaret işi. Malum çevre hemen linç kampanyası başlatıyor.

Böyle bir demokrasi aziz milletimize hayırlı olsun.

Birkaç sözüm daha var:  Ekip çalışmasında uyum sağlanabilirse yararlı olacağını düşündüğüm CHP’nin 3 Aralık’taki Vizyon Sunumunda keşke parti içi demokrasi konusu da vurgulanabilseydi.

Aynı eksiklik 6’lı Masa’nın umut verici ilkelerin belirlenmesinde de görülüyor. Altılı masa nasıl bir yol izleyecek? Bakalım, kazanabilecek doğru adayı mı seçecekler, yoksa Türkiye’yi adil yönetebilecek adayı mı?

Cumhur İttifakı’nın lideri Erdoğan’ın planı ise, Türkiye’yi aday tartışmasına boğmak! O, seçimde yarış değil savaş istiyor.

Hatırlatmakta fayda var: Türkiye’de şeyh veya siyasi liderlere tapan milyonlarca putperest var! Nisan yağmuru, mayıs çiçeği getirir ama yağmur iyilerin üzerine de yağar, kötülerin de…

Devamını Oku

Suriyeliler Davullarla, Zurnalarla Ülkelerine Geri Dönecekler 

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli okurlarım! Ülkemizde farklı coğrafyalardan gelen milyonlarca mülteci-sığınmacı var.  Gelenlerden büyük bir bölümünü Suriyeliler oluşturuyor. Resmi verilere göre, yaşamlarını ülkemizde sürdüren Suriyeli sayısı yaklaşık 4 milyon. Başta Afganistan ve diğer ülkelerden gelenlerle birlikte toplam göçmen sayımız 6 milyona dayanmış durumda…

Bu durum ülkemiz açısından sürdürülebilir değil. Irkçılık, ayrımcılık yapmadan ve kimseye düşmanlık beslemeden tüm göçmenleri, sığınmacıları Suriyelilerden başlayarak kendi ülkelerine göndermek gerekiyor. 6’lı masada bir araya gelen siyasi liderler bu konuda kararlı…

Millet İttifakı, iktidarlarının ilk gününden itibaren çalışmalara başlayacak ve Suriyeli kardeşlerimizi en geç iki yıl içinde ülkelerine geri gönderecekler. Şu an çok iyi biliyoruz ki sorunu yaratanlar, Suriyeli sorununu çözemezler. Bu sorunu ancak yeni bir iktidar, barışçıl bir dil ve uygulamayla çözebilir. Sorunun çözümü için de, Millet İttifakı’nın dört aşamalı planı hazır.

Gelmekte olanlar öncelikle tüm komşularımızla barışacaklar. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) kurma hedefiyle başlatacakları barışçıl diplomasinin ilk adımlarından biri olarak Suriye’deki Büyükelçiliğimiz açılacak. Suriye en üst düzeyde diyalog kurulacak. İki komşu ülke arasındaki tüm sorunlar, düşmanca değil barışçıl bir dil konuşarak masaya yatırılacak.

İkinci olarak; Suriyeli kardeşlerimiz ülkelerine döndükleri an itibariyle can ve mal güvenliğine kavuşmuş olacaklar. Suriye hükümeti, geri dönenlerin can ve mal güvenliklerinin güvencesini verecek, gerekirse Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin öncülüğünde bir denetleme, gözlem mekanizması tesis edilecek. Suriye ile bunun sözleşmesi de imzalanacak.

Üçüncü olarak; oluşacak barış iklimiyle birlikte Suriye’nin yeniden inşasına sıra gelecek. Başta Avrupa Birliği (AB) fonları olmak üzere sağlanacak kaynaklarla, savaşta ağır hasar almış tüm yerleşim birimlerinin alt ve üst yapıları yenilenecek. Okullar, hastaneler, kreşler, konutlar, ibadethaneler, çarşılar, sosyal donatı alanlarıyla birlikte yaşanabilir kentler oluşturulacak. Bunu AB fonlarıyla Türk müteahhitler yapacak. Bu süreç Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşünü de kolaylaştıracak. “Döndüğümde nerede ve nasıl yaşayacağım” endişesi Suriyelilerin aklından ve yüreğinden silinecek.

En son olarak;  savaş öncesinde olduğu gibi, Türk iş insanlarının Suriye’ye yönelik her türlü yatırımları desteklenecek. Geri dönen Suriyelilerin, yatırımları da ulusal ve uluslararası yatırım fonlarıyla güvence altına alınacak. Öte yandan geri dönen Suriyelilerin, ülkelerindeki istihdamına yönelik olarak da özel çalışmalar yürütülecek.

Özetle, tek bir Suriyeli dahi ateşe atılmayacak; davullarla, zurnalarla ülkelerine geri dönecekler. Kendi vatanlarında insani koşullarda; özgürce ve refah içinde yeni bir gelecek kurmaları için gerekli tüm destekler verilecek.

Bu sayede Türkiye ile birlikte Suriye’nin ve Ortadoğu’nun da huzuru yeniden tesis edilecek. Çünkü tünelin ucunda ışık görünüyor.

                Altılı masa Türk siyasal yaşamında yepyeni bir olgu; ışık saçıyor, umut veriyor.

                Yapılan çalışmalar demokrasimizin kronik hastalıklarına parmak basıyor, çözüm üretiyor. Uzlaşma, eşgüdüm, hoşgörü ve karşılıklı saygı gibi demokrasinin olmazsa olmazlar olgusuna öncelik veriyor. Sağlıklı bir demokrasinin temel unsurlarını öne çıkarıyor.

                Bana göre öne çıkarılan unsurlar, kimin cumhurbaşkanı adayı olacağından çok daha önemlidir.

Şimdi seçim ve değişim zamanı. Her şeyin yok olduğu anda bile, umut vardır. Umut olmadan, umut edilen ele geçirilemez. Umudu seçtiğimizde her şey mümkündür. Umut uyanık insanların rüyasıdır.  Geliyor gelmekte olan. Biraz daha sabır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de  her şey bugünkünden çok daha güzel olacak!

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.