ANKARA (AA) - Kültür Medeniyet (KÜME) Vakfınca yayımlanan Suriye'de Devlet Dışı Silahlı Aktörlerin Entegrasyonu' başlıklı rapora göre, Suriye'de sürdürülebilir ve adil bir düzen, dış müdahalenin sınırlanması, silahlı gücün tek meşru otorite olan devlette toplanması ve devlet dışı aktörlerin silahsızlandırılması ile mümkün olabilir.
KÜME Vakfı, Hüseyin Faruk Şimşek'in kaleme aldığı 'Suriye'de Devlet Dışı Silahlı Aktörlerin Entegrasyonu: Düzen-Kaos Ekseninde Olası Senaryolar' başlıklı rapor yayımladı.
Rapora göre, Suriye'de 8 Aralık 2024'te Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından Şam'daki geçiş hükümeti, görece kapasite eksikliği ve dış müdahaleler sebebiyle ülke genelinde otoritesini tesis etmekte güçlükler yaşıyor.
Ülkenin kuzeydoğusunda SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin, ABD desteğiyle fiilen özerk bir yönetim kurduğu kaydedilen raporda, 'PKK ile ideolojik ve örgütsel sürekliliğe sahip olan PYD/YPG, bu yapıları siyasi hedefleri doğrultusunda yönlendirmekte ve bölgede kendi siyasal projesini kurumsallaştırmaktadır. ABD açısından bu yapı, Suriye sahasında nüfuz alanı yaratma, DEAŞ'ı temizleme ve İsrail'in çıkarlarını koruma hedeflerinin bir aracı olmuş, ABD tarafından askeri, organizasyonel ve finansal destek almıştır.' ifadeleri kullanıldı.
Suriye'nin güneyinde de Süveyda merkezli Dürzi toplulukların, Dürzilerin bir kısmının lideri olan Hikmet el-Hecri liderliğinde İsrail'in koruması ve desteği ile fiilen özerk bir yapı oluşturduğu aktarılan raporda, Hecri'nin otonomi ve uluslararası koruma taleplerinin, Şam'la entegrasyon çabalarını reddeden bir çizgiye dönüştüğü ve bu durumun Dürzi hareketinin, İsrail'in Suriye'nin zayıf tutulması ve bu doğrultuda parçalı yapısının kalıcı hale getirilmesi stratejisinin bir aracı olduğu ifade edildi.
Raporda, mevcut tartışmaların, devlet dışı aktörlerin entegre edilip edilmeyeceği ikileminde yoğunlaştığına işaret edildi.
Entegrasyonun nasıl ve hangi modelle gerçekleştirileceği sorusunun büyük ölçüde göz ardı edildiği, sahadaki mevcut güç dengesinin devamı durumunda olası entegrasyon modellerinin ayrışmayı derinleştireceği ve hatta kurumsallaşacağı kaydedildi.
Suriye'nin geleceğine yönelik üç olası senaryoIrak tecrübesinden yola çıkılarak ortaya çıkabilecek üç olası senaryonun incelendiği raporda, ilk senaryo olan iç savaşın devamı için, 'Aktörler arasında çatışmaların süreklilik kazanması ve savaş ekonomisinin kalıcılaşması beklenir. Bu durumda devlet dışı aktörler dış hamilerin desteği ile giderek kurumsallaşır ve parçalı yapı kalıcı hale gelir.' değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporda, ikinci senaryonun federal sistemin inşası olduğuna işaret edilerek, bu senaryoda örgüt ve Dürzi bölgelerinin anayasal statü kazanarak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) benzeri bir model geliştirilebileceği belirtildi.
Kısa vadede görece istikrar sağlansa da uzun vadede kimlik temelli ayrışmaların ve kaynak paylaşımı sorunlarının, çatışmaları derinleştireceğine dikkat çekilen raporda, 'SDG'nin öngördüğü federal yapının, IKBY'den farklı olarak güçlü yerel aşiretler yerine PYD/YPG'nin hiyerarşik kontrolü altında şekillenecek olması, komşu devletler için ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturacaktır.' ifadelerine yer verildi.
Raporda, üçüncü senaryonun da Irak'taki Haşdi Şabi modeline göre paramiliter entegrasyon olduğuna işaret edilerek, örgütün ve Dürzilerin güvenlik kurumlarına dahil edilmesinin, kısa vadede çatışmasızlık sağlayabileceği değerlendirmesinde bulunuldu.
Öte yandan silah ve komuta yapılarının korunmasının, devlet içinde dış destekli paralel güvenlik yapılanmalarına zemin hazırlayacağına dikkat çekilen raporda, 'Bu yapılar, Irak'takine benzer şekilde askeri güçlerine dayanarak yerelde ve merkezde devlet kurum ve kaynaklarını merkezle paylaşmayı isteyebilir, bu durum da bölünmeyi önce yerelden Şam'a sonra da şartların olgunlaşmasıyla tekrar yerele taşıyabilir.' ifadeleri kullanıldı.
3 senaryo da kalıcı istikrar üretmiyorHer üç senaryonun da kalıcı bir istikrar üretmediği vurgulanan raporda, bu senaryolar kapsamındaki ortak sonucun, merkezi otoritenin zayıf kalmaya devam ettiği, ayrılıkçı vekil örgütlerin kurumsallaştığı ve istikrarsızlık ortamında dış aktörlerin etkisinin vekillere sundukları destek yoluyla sürdüğü bir Suriye olduğu değerlendirmesi yapıldı.
Bu noktada terör örgütü PYD/YPG'nin ve Dürzilerin bir kısmının lideri Hecri'nin mevcut yapılarıyla Suriye'nin birlik ve bütünlüğüne katkı sağlayacak bir iradeye sahip olmadığı vurgulanan raporda, her iki oluşumun da kendi politik ajandaları doğrultusunda hareket ettiği, özerklik veya fiili bağımsızlık hedefini stratejik öncelik olarak gördüğü kaydedildi.
Raporda, bu nedenle, bu yapıların gönüllü biçimde Suriye'nin ulusal bütünlüğünü sağlayacak bir entegrasyona yönelmelerinin olası olmadığına dikkat çekilerek, Suriye'nin bütünlüğünü koruyacak ve sürdürülebilir istikrarı sağlayacak bir entegrasyonun öncelikle devlet dışı silahlı örgütlerin, ayrılıkçı kadrolarının tasfiyesi, askeri kapasitelerinin hızlı bir şekilde eritilmesi yoluyla mümkün olabileceği yorumunda bulunuldu.
Bu dönüşümün hem işlevselliklerini yitirecek olan örgütlere dış desteği zayıflatacağı hem de merkezi otoritenin güçlenmesine olanak tanıyacağı kaydedilen raporda, 'Bunlar, Suriye'de kalıcı istikrarın tesis edilmesinin ön koşuludur. Aksi takdirde, 'entegrasyon' adı altında geliştirilecek her model, fiilen ayrışmayı kurumsallaştırma riski taşımaya devam edecektir.' değerlendirmesi yapıldı.
ABD ve İsrail'in kendi güvenlik çıkarlarını önceleyen 'kontrollü istikrarsızlık' stratejilerini sürdürdüğü belirtilen raporda, Türkiye'nin bu parçalanmış düzenin siyasi, güvenlik ve insani maliyetlerini azaltmak için tekil, bütün ve egemen devlet yapısının yeniden inşasını savunan aktör olarak öne çıktığı kaydedildi.
Raporda, bu karşıt yönelimlerin Suriye'nin geleceğini belirleyecek düzen-kaos dengesinin dışsal eksenini oluşturduğu ifade edildi.
'Tüm taraflar Suriye'nin ulusal bütünlüğü içinde hareket etmeli'İlk senaryodaki iç savaşın devamına alternatif olarak görülebilecek federal yapı ve paramiliter entegrasyon senaryolarının mevcut koşullar altında istikrar üretmeyeceği, aksine, sorunları derinleştirerek uzun vadede kurumsallaşmış bir kaos ortamı yaratacağı kaydedilen raporda, 'Bu açmazdan çıkılabilmesi, tüm tarafların Suriye'nin ulusal bütünlüğü içinde hareket etmesini ve bölgesel ölçekte istikrarlı bir siyasal-ekonomik düzeni destekleyecek bir ortamın oluşmasını zorunlu kılmaktadır. Bu ise Şam'daki geçici hükümetin, ülkenin tamamını kapsayıcı, adil ve rıza üretici bir entegrasyon politikası geliştirebilmesine bağlıdır.' değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporda, Şam'ın bu iradeyi gösterse dahi, kimlik temelli ayrılıkçı eğilimleri güçlü olan PKK/YPG ve Dürzi grupları bu yönde hareket etmeye zorlayacak araçlardan yoksun olduğuna işaret edilerek, yaklaşımlarını değiştirmeleri için mevcut şartlarda üzerlerinde bir baskı hissetmeyen örgüt ve ayrılıkçı Dürzi grupların ancak bu şartların değiştirilmesiyle bütünleşme yönünde hareket etmeye ikna edilebileceği yorumu yapıldı.
Bu yerel güçler ile sponsor-vekil ilişkisi kuran İsrail ve ABD'nin bütünleşmeyi engelleyen mevcut statükonun devamını tercih ettiği belirtilen raporda, Suriye'de entegrasyonun, düzen ve hukuk temelli bir biçimde gerçekleşebilmesinin, öncelikle Şam ile devlet dışı aktörler arasında güç asimetrisinin yeniden tesis edilmesine ve ayrılıkçı yerel güçlerin bu şekilde düzen oluşturucu bir entegrasyona yönlendirilmesine bağlı olduğu belirtildi.
Raporda, İsrail saldırıları ve finansal zorluklar nedeniyle Şam'ın askeri kapasitesini kısa sürede artırmasının mümkün görünmediği aktarılarak, bu durumda, 'SDG'nin' askeri kapasitesinin hızlı bir biçimde eritilmesinin ve örgüt içindeki PYD/YPG bağlantılı kadroların tasfiye edilmesinin, merkezi otoritenin güçlenmesi ve 'SDG'nin' sürdürülebilir ve istikrarlı ulusal bir düzenin inşasına ikna edilebilmesi açısından zorunlu olduğu kaydedildi.
Dürzilerin sağlıklı biçimde entegrasyonunun ise Şam'ın kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesi ve İsrail'in doğrudan veya dolaylı müdahalesinin engellenmesi ile mümkün olduğu belirtilen raporda, 'Sonuç olarak, Suriye'de sürdürülebilir ve adil bir düzen, dış müdahalelerin sınırlandığı, silahlı gücün tek meşru otorite olan devlette toplandığı ve devlet dışı aktörlerin silahsızlandırılarak ulusal ordunun denetimi altında kurumsal yapıya entegre edildiği bir modelle mümkündür. Aksi halde, görünürde düzenin sağlandığı ama gerçekte kaosun kurumsal biçim altında sürdüğü bir Suriye kaçınılmaz olacaktır.' değerlendirmesi yapıldı.
Muhabir: Tuğba Altun





