Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, “Türkiye’de çocuk yoksulluğu: Mevcut durum ve riskler” raporunu açıkladı. Türkiye İstatistik Kurumu ve Eurostat verilerinden yararlanılarak hazırlanan rapora göre ülkede çocuk yoksulluğu giderek derinleşiyor. Veriler her 3 çocuktan birinin yoksulluk sarmalında olduğunu; yoksul çocuk oranının bölge illerinde daha yüksek olduğunu ve yoksul hanelerde yetişmiş çocukların orta uzun vadede daha yüksek işsizlik ihtimali ve daha düşük ücret sorunuyla boğuştuğunu gösteriyor.
İktidarın ekonomi politikalarının doğrudan sonucu olan bu sarmalın orta vadeli program (OVP) ve 12. kalkınma planı adı altında uygulamaya sokulan politikalarda daha da büyüyeceğini öngörmek gerekiyor. Eğitim de bu yoksulluk sarmalının kırılmasına etki edemiyor. Eğitim-yoksulluk ilişkisine mercek tutulan raporda eğitimde özelleştirmenin bir sonucu olarak kamusal eğitimin niteliği düştü; nitelikli eğitime erişimde ekonomik eşitsizlikler belirleyici olmaya başladı.
3-14 YAŞ ARASINDA DAHA YAYGIN
Raporda yoksul çocuk sayısı hesabında eş değer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı yoksulluk eşiği olarak baz alındı. TÜİK’in de baz aldığı bu hesaplamaya göre 2023 yılı itibarıyla 0-17 yaş grubunda 7.03 milyon yoksul çocuk bulunuyor. Bu yaklaşık her üç çocuktan birinin yoksul olduğu anlamına geliyor.
TÜİK verilerine göre yoksul çocuk sayısı ve oranı 2017’den 2018’e hızlı bir artış yaşadı; 2018’den 2022’ye yataya yakın bir artış eğilimi sergiledi; 2023’te ise bir önceki yıla göre belirgin şekilde azaldı. Yoksulluk eşiği hesabında eş değer fert geliri yerine de kişi başına gelir kullanıldığında yoksul çocuk sayısı ve oranı 2016’dan beri artış eğilimini sürdürerek 2022’de 9.59 milyon düzeyine ulaşıyor. 2017’den beri artış eğiliminde olan yoksul çocuk oranı ise 2022’de yüzde 42.4’e yükseliyor.
Araştırma sonuçlarına göre yoksulluk, bebek ve çocuklarda diğer yaş gruplarına kıyasla daha yaygın. Yoksulluk oranı 2022 itibarıyla 0-2 yaş arası bebeklerde yüzde 41.4, 3-14 yaş arası çocuklarda yüzde 43.8, 15-24 yaş arası gençlerde ise yüzde 29.9.
TÜRKİYE AROPE ORANINDA AVRUPA BİRİNCİSİ
Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı (AROPE) da 0-17 yaş grubu için Türkiye’de oldukça yüksek ve azalma eğilimi göstermiyor. Bu gösterge, göreli yoksulluk, aşırı maddi ve sosyal yoksunluk ile hanede düşük iş yoğunluğu risklerinden en az birine sahip olan çocukları yoksul veya sosyal dışlanmış olarak tanımlıyor. TÜİK ve Eurostat’ın Türkiye için yayımladıkları AROPE verileri de farklılık gösteriyor ancak her iki veriye göre de Türkiye, 0-17 yaş grubunda AROPE düzeyinin en yüksek olduğu Avrupa ülkesi. Eurostat’ın 2022 verilerine göre, 0-17 yaş grubunda AROPE oranının en yüksek olduğu AB üyesi yüzde 41.5 değeriyle Romanya iken Türkiye için bu değer TÜİK verilerine göre yüzde 42.7. 0-17 yaş grubu AROPE oranı 2016-2021 döneminde Türkiye’de Eurostat verisine göre 9.7; TÜİK verisine göre 1.1 puan artarken aynı dönemde AB ortalamasında 3, Romanya’da ise 11.9 puan azaldı.
Çocukların risk türlerine dağılımı açısından da AB ile Türkiye karşılaştırıldığında; AB’de yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki çocukların yüzde 46’sı sadece yoksulluk riski altındayken aynı oran Türkiye’de yüzde 30.3. Yoksulluğun yanında aşırı maddi yoksunluk ve düşük iş yoğunluğu risklerinden en az birinin daha olduğu çocukların toplam yoksul veya sosyal dışlanmış çocuk sayısı içindeki payı ise Türkiye’de yüzde 45.4’e çıkarken AB’de yüzde 33.9’da kalıyor. Bu durum Türkiye’deki çocuk yoksulluğunun daha karmaşık bir problem olduğunu gösteriyor.
YOKSUL HER İKİ ÇOCUKTAN BİRİ BÖLGE İLLERİNDE
Türkiye’deki yoksul çocuk dağılımına bölgesel düzeyde bakıldığında ise yoksul çocukların yüzde 28.4’ü Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yüzde 13.1’i ise Şanlıurfa ve Diyarbakır’da. Yoksul çocuk sayısı Mersin’den başlayıp Van ve Hakkâri’ye uzanan bölgede yoğunlaşıyor. Bu bölgede yoksul çocukların yüzde 48.5’i yaşıyor. Bir diğer ifadeyle ülkedeki yaklaşık her iki çocuktan biri bu bölgede bulunuyor. Söz konusu bölgelerde 6 Şubat depreminden etkilenen illerin yer aldığı da hatırlatılarak çocuk yoksulluğunun derinleşmiş olabileceği uyarısı yapılıyor.
İŞSİZLİK İHTİMALİ DAHA YÜKSEK, ÜCRET DAHA DÜŞÜK
Yoksul hanelerde yaşayan çocuk sayısının fazla olmasının ise orta-uzun vadede iş bulma ihtimalinde azalma, kazanç düşüşü ve ortalama altında sağlık durumu gibi neticeler doğurduğu ifade ediliyor. Dezavantajlı bir çocukluk yaşamış olan çalışma çağındaki yetişkinlerin, çalışma hayatında ortalamaya kıyasla yaklaşık yüzde 2.9-5.8 oranında bir istihdam cezası ve yüzde 21-22 puanlık bir kazanç cezasıyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.
TÜİK’in “2024 dezavantajların kuşaklararası aktarımı” adlı çalışması da bu tahmini destekliyor: “Kendisi 14 yaşında iken hanesinin maddi durumunu çok kötü olarak belirten bireylerin yüzde 45.3’ü eş değer hane halkı kullanılabilir gelirine göre, 2023 itibarıyla en yoksul yüzde 40’lık kesimde, yüzde 16.5’i ise en zengin yüzde 20’lik kesimde. Oysa kendisi 14 yaşında iken hanesinin durumunun çok iyi olduğunu belirten bireylerin 2023 itibarıyla yüzde 19.9’u en yoksul yüzde 40’lık, yüzde 40.6’sı ise en zengin yüzde 20’lik gelir grubunda yer alıyor.”
ÖZELLEŞTİRME YOKSULLUĞU KISIR DÖNGÜ HALE GETİRDİ
Raporda sosyoekonomik gelişmişliği düşük bölgelerde yaşayan çocuk yoğunluğunun yüksek olduğu illerde ortalama eğitim başarısının da düşük kaldığına dikkat çekiliyor. İllerin ortalama LGS performansları ile 15-19 yaş nüfuslarında sosyoekonomik açıdan az gelişmiş ilçelerde yaşayanların oranı arasında güçlü bir ters korelasyon görülüyor.
Bununla birlikte kamusal eğitimden duyulan memnuniyet oranı 2016’dan beri düşüyor. OECD verilerine göre kamu eğitim hizmetlerinden duyulan memnuniyet oranı 2017’den 2022’ye OECD ortalamasında 2.2 puan artarken Türkiye’de 31 puan azalıyor. Türkiye, OECD’nin veri sunduğu tüm ülkeler arasında 2017-2022 döneminde eğitimden duyulan memnuniyetin en çok azaldığı ve 2022 itibarıyla memnuniyet düzeyinin en düşük olduğu ülke olarak karşımıza çıkıyor.
KAMUSAL EĞİTİMİN NİTELİĞİ DÜŞTÜ, ÖZEL OKULLARA TALEP ARTTI
Kamusal eğitimde niteliğin düşmesi özel okullara olan talebi tetikledi. Özel okullardaki öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranının 2012’den 2022’ye yüzde 3.1’den yüzde 8.4’e yükseldi. Özel okul harcamalarının farklı gelir gruplarındaki ailelerin bütçelerine yansımaları da farklı oldu. 2014’ten 2019’a en zengin yüzde 40’lık kesimde eğitim harcamalarının yoğunluğunda anlamlı bir değişiklik yaşanmazken; en yoksul yüzde 50’lik dilimde eğitim harcamalarının yoğunluğunda ciddi oranda düşük ve düşme eğilimi sürüyor.
Raporda yoksulluk sarmalını kıracak politika alanlarından biri olarak eğitim gösteriliyor ve bununla birlikte Türkiye’deki eğitim sisteminin amacından sapmaya başladığı sonucuna varılıyor. Hatta kamusal eğitimin kalitesindeki genel düşüş ve buna bağlı özel okul sayısındaki artışın okulların sınıfsallaşması sonucunu doğurduğu ve yoksulluğun kısır döngülerini beslediği ifade ediliyor. Haber Bülteni