Siegen Üniversitesi’nin yürüttüğü ve 50 binden fazla hayali iş başvurusunu kapsayan dev araştırma, Türk ve Arap kökenli isimlerin işverenler nezdinde açıkça dezavantajlı konumda olduğunu belgeledi.
Araştırma kapsamında, aynı özgeçmişler farklı isimlerle çeşitli firma ve kurumlara gönderildi. “Lukas Becker” gibi tipik Alman isimleriyle yapılan 100 başvurunun 67’sine dönüş yapılırken, Arapça çağrışım yapan “Habiba Mahmoud” ismiyle yapılan başvurulara sadece 36 dönüş geldi. Türk ismi “Yusuf Kaya” ile yapılan başvurularda ise cevap oranı 52’de kaldı.

PERFORMANS DEĞİL, KÖKEN ÖN PLANDA
“Eğitim Yerleri: Köken, Performanstan Daha Önemlidir” başlığıyla yayımlanan raporda, adayların okul notları veya yetkinliklerinden ziyade isimlerinden kaynaklanan köken çağrışımlarına odaklanıldığı vurgulandı. Özellikle Müslüman ve yabancı kökenli isimlerin, iş bulma ve kariyerde yükselme sürecinde ciddi bir engel oluşturduğu belirtildi.
TARİHTEN BUGÜNE DEĞİŞMEYEN ÖNYARGI
Araştırma, Almanya’da 1980’lerdeki “Türken Raus” sloganlarından ve 1990’lardaki Solingen faciası gibi vahşetlerden bu yana yabancı karşıtlığının şekil değiştirdiğini, ancak yok olmadığını ortaya koydu. Bugün artık nefret, insanları görmeden, yalnızca isimlerinden hareketle işleniyor.
Bu sonuçlar, Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığına ve göçmenlere yönelik görünmez duvarlara dikkat çekerken, özellikle genç kuşak Türk ve Arap kökenlilerin istihdam fırsatlarında adil rekabetten mahrum bırakıldığını gözler önüne serdi.





