Yaşanılan deprem felaketinin ardından ise yıkılan binalar ve yaşanan ölümlerle ilgili birçok dava açıldı. Açılan davaların büyük bölümü müteahhitler ve mühendisler hakkında yürütülürken, deprem bölgelerinde kayıp yaşayan aileler adaletin yerini bulması için sorumluların cezalandırılmasını talep etmeyi sürdürüyor.
“148 TUTUKLU VAR, 2.591 CEZA DAVASI AÇILDI”
2025 yılı itibarıyla gelinen noktada Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un deprem davalarına ilişkin yaptığı açıklamalar kamuoyunda yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Tunç, sadece 148 kişinin tutuklu olduğunu belirtirken, halihazırda 837 soruşturmanın sürdüğünü ve 2 bin 591 ceza davası açıldığını ifade etti. Bakan Tunç’un verdiği detaylı sayısal veriler ise şöyle:
“Ceza soruşturmalarına baktığımız zaman çok önemli, şu anda devam eden soruşturmalar var. Yargılama aşamasında büyük ölçüde geçildi. Şu an ilk derece yargılamaları daha çok yoğun. Artık istinafa da intikal etmeye başladı. Sonrasında Yargıtayın huzuruna da gelecek. 11 vilayetimizde 2 bin 380 kişi hakkında depremle ilgili ceza soruşturması açılmıştı. Şu anda 148 tutuklu, 60 hüküm özlü, 208 kişi tutuklu durumda. Halihazırda 837 soruşturma var. 2 bin 591 ceza davası açılmış durumda. Davalar devam ediyor. 986 kişi hakkında da adli kontrol kararı verilmişti. Bir yandan ceza yargılamaları sürerken diğer yandan da idari yargı ile ilgili süreçler de aksamadan devam ediyor. İdari yargı ile ilgili şu ana kadar bölgede 116 bin 696 dava açıldı. 83 bin 321 davada idari yargıda ilk derecede karar verildi. 26 bin 493’ü istinafa intikal etti. 19 bin 592’si Bölge İdare Mahkemesi’nde istinafta karara bağlandı. 40 bin 270 derdest dosya bulunuyor İdari Yargı’da.”
Bakan Tunç, bilirkişi raporları arasındaki görüş farklılıklarının yargılamalarda karmaşaya yol açtığını belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Tabii bu farklı görüşler yargılama neticesinde farklı sonuçlara yol açacağı için burada özellikle birliği sağlamak ve hakkaniyetli ve adaletli bir sonuca ulaşmak gerekir. Çünkü konu çok boyutlu. Daha yıllar önce, yarım asır önce yapılan binalar var. Depremin şiddeti var. Depremin tekrar etmesi var. Dolayısıyla o günkü yönetmelik şartları var. O günkü mevzuat var. O günkü mevzuata göre karar veren idare mensupları var ve bugünkü deprem yönetmelikleri var. Ve gerçekten çok karmaşık bir durumla karşı karşıya yargı teşkilatımız. Biz bunu görüyoruz. Tabii yargılanan özellikle bu depremde kusuru olanlar elbette ki adalet önünde bunun savunmasını yapacaklar ve kusurluysalar gerekli cezalara çarptırılacaklar.”

11. YARGI PAKETİ TARTIŞMASI: DEPREM DAVALARINDA “CEZASIZLIK” ENDİŞESİ
Son günlerde Meclis'e sunulan 11. Yargı Paketi’nde yer alan 27. madde, deprem davalarında cezasızlık tehlikesi doğurduğu gerekçesiyle yoğun tartışma yaratıyor. 27. madde, 31 Temmuz 2023 öncesinde suç işleyenlerin 3 yıl daha erken denetimli serbestlikten yararlanmasını ve 3 yıl daha erken açık cezaevine geçebilmesini sağlıyor.
Bu tarih sınırı, 6 Şubat depremlerinde ve öncesindeki iş cinayetlerinde sorumluluğu bulunan kişilerin cezalarını tamamlamadan tahliye edilmesinin önünü açabileceği için eleştiriliyor.
Teklif; terör, örgütlü suçlar, kasten öldürme, cinsel saldırı ve çocuk istismarını kapsam dışı bıraksa da, deprem ve maden davalarında yaygın olarak kullanılan “taksirle öldürme” ve “bilinçli taksir” suçları istisna listesinde yer almıyor. Bu nedenle düzenleme depremde yıkılan binalardan sorumlu kişilerin daha az cezaevinde kalmasına yol açabilecek nitelikte görülüyor.
“ADALET ENKAZ ALTINDA BIRAKILACAK”
6 Şubat depremlerinde yakınlarını yitiren ailelerin oluşturduğu Adalet Peşinde Aileleri Platformu, basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “27. madde bu haliyle geçerse, kaybettiklerimizin canına ikinci kez kıyılmış olacak ve adalet bir kez daha enkaz altında bırakılacak. Buna izin vermeyeceğiz. Bu, bir yargı düzenlemesi değil, cezasızlığın yasallaştırılmasıdır. Bu gelecekteki ölümlere yeniden
zemin hazırlamaktadır. Biz aileler, buna izin vermeyeceğiz.”

ATAHAN: “ASLINDA BİR AF DEĞİL AMA TABİİ ÖRTÜLÜ BİR AF OLUYOR BUNLAR”
Konuya dair görüşlerini aktaran Avukat Bekir Atahan, 27. maddenin yasalaşması halinde deprem sebebiyle ceza alanların da bu düzenlemeden yararlanacağını belirtiyor. Düzenlemenin bir infaz değişikliği olduğunu vurgulayan Atahan’ın ifadeleri şöyle: “Aslında bir af değil ama tabii örtülü bir af oluyor bunlar. ‘Af niteliği doğuran infaz düzenlemeleri’ diyoruz biz bunlara. Affedilmiyorlar ama yatacakları süre azalıyor cezaevinde. Daha erken çıkabiliyorlar. Normalde kalması gereken süreden daha erken tahliye alma imkânı sağlıyor bu düzenleme.”
Bu düzenleme kapsamında aynı suçtan bir daha yargılama yapılamayacağını belirten Atahan, şöyle devam ediyor: “Tekrar aynı suçtan ötürü ‘ben tekrar dava açıyorum’ diyemezsiniz. Çok çok çıkan kararlara itiraz edebilir aileler, yakınlar, müştekiler… Mevcut cezadan tekrar yeniden yargılama yapılsın diyemezler.”
Atahan, itirazların çoğunlukla sonuçsuz kalabileceğine de dikkat çekiyor:
“Yani itirazlar da eli boş şekilde dönülecek, o şekilde oluyor o zaman. Şimdi şöyle söyleyeyim: Atıyorum 6 yıl ceza alır, 10 yıl ceza alır. Oradan ona itiraz edebilir aileler. Buna bir şey yok. Daha fazla ceza verilmeliydi, tahliye edilmemeliydi gibisinden… Bu ayrı bir konu. Ama aldıkları ceza kesinleştiğinde —Yargıtay’dan, istinaftan onaylandığında— bu infaz düzenlemesi lehlerine oluyor. Yani çok daha az bir sürede kalmış oluyorlar cezaevinde. Buna ailelerin yapacağı bir şey yok.”
Atahan, ailelerin tepkisinin çok net olduğunu da şöyle aktarıyor:
“Burada zaten tepki de şundan kaynaklı: Normalde atıyorum 3–4 yıl cezaevinde kalacaksa bu düzenlemeyle 1 yıl kalıyor, 1,5 yıl kalıyor. Daha da aza iniyor. Evet, aileler diyor ki: ‘Buradaki suçlular daha çok cezaevinde kalsın.’ Ama bu düzenleme de daha az cezaevinde kalmalarına vesile oluyor.”




