İnşaat projelerinden çıkan hafriyatın doğaya ve yerleşim alanlarına etkisi yeniden gündemde. Son olarak, Hassa Tüneli projesinden çıkacak hafriyatın Payas ilçesindeki sahil şeridine dökülmesinin planlandığı iddiası kamuoyunda tepki çekti. Çevre duyarlılığıyla bilinen isimlerden Yıldırım Kara, konuya sert ifadelerle karşı çıktı:
“Denize sıfır araziler hafriyat döküm alanı olamaz!”
Yeşil Alan Statüsündeki Parseller Hedefte
Kara’nın açıklamasına göre, Payas Belediyesi tarafından alınan kararla, hafriyat dökümü için sahil şeridinde yer alan Yakacık Mahallesi’ndeki 8 parsel seçildi. Üstelik bu alanların yeşil alan statüsünde olduğu belirtildi. Söz konusu parsellerin Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmesi yönünde Payas Belediye Meclisi tarafından karar alındığı ve yetkinin devredildiği öğrenildi.
Mevzuat Açık: Kıyıya Hafriyat Dökülemez
Kara, alınan kararın açıkça 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne aykırı olduğunu vurguladı.
“Kıyı Kanunu’nun 6. maddesi, kıyılara moloz ve atık dökülmesini yasaklıyor. 15. madde ise bu gibi uygulamalara doğrudan ceza öngörüyor.”
Kara, sadece mevzuat değil, şehir planlaması ilkelerinin de göz ardı edildiğini belirterek, kent bütünlüğüne ve kamu yararına aykırı bu uygulamaya karşı hukuki ve toplumsal tepkinin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
“Hafriyat İçin Başka Alan mı Kalmadı?”
Yıldırım Kara’nın en dikkat çekici tepkilerinden biri ise şu soruyla gündeme oturdu:
“Payas’ta döküm yapılacak başka alan mı kalmadı da denize sıfır bir arazi seçildi?”
Sözlerine devam eden Kara, hafriyat döküm işleminin çevre ve insan sağlığı açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekerek, sahil şeritlerinin rant alanı değil, korunması gereken doğal alanlar olduğunu ifade etti.
Kara’dan Tüm Yurttaşlara Çağrı
Sadece siyasetçilerin değil, tüm çevre duyarlı yurttaşların da bu tür uygulamalara karşı durması gerektiğini belirten Yıldırım Kara, şöyle konuştu:
“Bu zihniyete ‘dur’ demek hepimizin görevi. Sahillerimiz, hafriyat atıklarıyla kirletilemez. Geçmişte Milleyha Sulak Alanı’nda olduğu gibi kamuoyu baskısı ile bu tür yanlış kararları durdurabiliriz.”
