Depremin Ardından Hava Kirliliği Sessiz Tehdit Olmaya Devam Ediyor
İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Hatay’da halk sağlığını tehdit eden hava kirliliğine dikkat çekti. Rızvanoğlu, "Bugün bu ihmallerin en tehlikeli sonuçlarından biriyle karşı karşıyayız: Kirli hava. Sahadan gelen her ses aynı şeyi söylüyor: ‘Biz toz soluyoruz, biz zehir soluyoruz.’" diyerek, kentteki hava kalitesi izleme istasyonlarının çalışmamasını sorguladı.
Üç İzleme Noktası Sessiz, Veriler Kayıp
Deprem öncesinde Hatay’da beş ayrı noktada hizmet veren hava kalitesi izleme istasyonlarından şu anda yalnızca ikisi aktif. Özellikle Samandağ, Antakya ve Vali Kavşağı gibi kritik bölgelerde, uzun süredir herhangi bir veri paylaşımı yapılmıyor. Rızvanoğlu, bu duruma şu sözlerle tepki gösterdi:
"Altyapı olmasına rağmen bu istasyonlar çalışmıyorsa neden onarılmıyor? Çalışıyorsa neden ölçülen değerler kamuoyuyla paylaşılmıyor?"
Çevre Kanunu ve ilgili yönetmeliklere göre, bu verilerin kamuoyuna açıklanması zorunlu. Ancak mevcut durumda hava ne ölçülüyor ne de açıklanıyor.
Solunan Hava, DSÖ Sınırının 4 Katı Kirli
Geçtiğimiz yıl Temiz Hava Hakkı Platformu, Türk Tabipleri Birliği ve Hatay Tabip Odası tarafından Antakya’da 30 günlük hava ölçümü yapılmıştı. Sonuçlar çarpıcıydı: Hatay halkı, Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği sınırların dört katı kadar ince partikül madde (PM2.5) soluyor.
"Bu partiküller akciğerin en derin dokularına inebiliyor, kansere yol açabiliyor. Vücutta yıllarca kalıyor," diyen Rızvanoğlu, bu verilerin acil müdahale gerektirdiğini vurguladı.
Denetimsiz Molozlar, Taş Ocakları ve Asbest Tehlikesi
Deprem sonrası molozların usule uygun şekilde kaldırılmaması, demir ayrıştırma işlemlerinin yerleşim alanları içinde sürdürülmesi ve ÇED süreci işletilmeden açılan 114 taş ve maden ocağı, Hatay’daki hava kirliliğini daha da derinleştiriyor. Rızvanoğlu, söz konusu faaliyetlerin halk sağlığını doğrudan etkilediğini belirterek şunları söyledi:
"Bu toz yalnızca gözü yakmıyor, ciğerleri deliyor, çocukları hasta ediyor, yaşlıları acile taşıyor. Bugün solunan bu hava, 10 yıl sonra karşımıza akciğer kanseri olarak çıkacak."
Buna ek olarak asbest tehlikesinin hâlâ çözüme kavuşturulmadığını hatırlatan Rızvanoğlu, bu görünmeyen ama etkisi yıllar sonra ortaya çıkan riskin de acilen ele alınması gerektiğini ifade etti.
Bakanlık ve Valilik Neden Sessiz?
Tüm bu verilerin ve tehlikelerin ortada olmasına rağmen, Çevre Bakanlığı ve Hatay Valiliği’nin halen sessiz kalması kamuoyunda büyük tepki yaratıyor. Rızvanoğlu, açıklamasını şu sorularla sonlandırdı:
"Hatay’daki hava kalitesi izleme istasyonları neden hâlâ çalışmıyor? 114 denetimsiz tesisin yarattığı kirlilik neden görmezden geliniyor?"




