6 Şubat 2023… Takvim yapraklarında sadece bir tarih değil; bu topraklarda yaşayan herkesin hafızasında kazınmış, derin yaralar bırakmış bir gün. O günden bu yana Hatay, ayakta kalmak için büyük bir mücadele veriyor. Ancak üzerinden geçen onca zamana rağmen, şehrin her köşesinde “yarım kalmışlık” hâlâ hissediliyor.

Evet, hastaneler var. Ancak sistemlerin yavaşlığı, eksiklikler ve düzensizlik, tedavi süreçlerini zorlaştırıyor. Yollara bakıyorsunuz; çoğu hâlâ inşaat hâlinde, toz duman içinde. Trafik sadece araçlarla değil, sabırla da tıkanıyor. Sıcak havalar bastırmışken, elektrik kesintileri ve trafo patlamaları karanlığı ve çaresizliği büyütüyor. Kesintilere bağlı olarak suyun günlerce akmadığı oluyor. Bu sıcaklarda susuz kalmak, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yorgunluk da yaratıyor.

Şehrin dört bir yanında hâlâ inşaat sesleri yükseliyor. Yeniden yapım süreci, bir yandan umut verse de diğer yandan bitmeyen gürültüsü, tozu, kargaşasıyla insanların sabrını zorluyor. Bir yıl, iki yıl… Hataylıların direnci takdire şayan ama yorulmak, tükenmek de insanın hakkı.

Bugün burada yaşayanlar, yalnızca evlerini değil, düzenlerini, huzurlarını ve güven duygularını da yeniden inşa etmeye çalışıyor. Ancak eksiklikler ve aksaklıklar devam ettikçe, bu travmanın izleri silinmek bir yana, her gün yeniden kanıyor.

Hatay hâlâ ayakta, ama yorgun. Ve bu yorgun şehrin, yalnızca binalarının değil, insanlarının da onarılmaya ihtiyacı var. Çünkü travma sadece o gün yaşanmaz; günler, aylar, yıllar boyunca süren eksiklikler ve belirsizlikler, ruhlarda ikinci bir deprem yaratır.

Hatay’ın yeniden nefes alabilmesi için önce bu sesin duyulması şart.